25 Ağustos 2016

Chris Marker — La Jetee

"Bu film, çocukluk dönemine ait bir görüntüden oldukça etkilenmiş bir adamın hikâyesidir."



Mekan ve Zaman. Chris Marker olanaksız olanı fotoğrafik hafızasını sinematografik bir dile çevirerek tamamı fotoğraf montajlarından oluşan, görüntünün etkileyici hareket anını şeritlere yayarak La Jetée'sini oluşturur. Post-apokaliptik bilimkurgu kısada yönetmenin çalışması, türün geleneğine bir başkaldırış olacaktı. Tamamıyla bireysel ama nihayetinde imgelemi "olanaksız" olan şeyi gerçeğe dönüştürerek nefes kesici olan çalışmasını bize sunar.

Dönemin yapıtlarında Marker'ın çevresindeki isimler dikkat çekicidir. La Jetée, 1962 yılında polyglot, grafiker ve fotoğrafçı entelektüel Chris Marker'ın ellerinde yoğruldu. Cahiers du Cinéma'dan bildiğimiz isim François Truffaut'nun Fahrenheit 451 filmi ya da Jean-Luc Godard'ın 1965 yılı yapımı Alphaville gibi Fransız Bilimkurgu Sineması'nda, tasarı arzunun ötesine geçemiyordu. Nihayetinde Chris Marker, Godard ve Truffaut'dan farklı olarak arzunun sınırlarını ampirik bilgiyle destekleyerek imkansız olan şeyi gerçekleştiriyordu: rasyonel dediğimizi, biri ya da diğerine bağlamayarak bir üst-dünya oluşturmayı başarabildi; Hollywood'un o muhteşem yaratıkları, Uzay Yolu, Marker'ın zaman algısının çok berisinde kalacaktı.

La Jetée, insanın iki boyutlu -gelenek ve geçmiş- kronolojik dizgisini bir gökkuşağı gibi sunar. Tamamıyla siyah beyaz olan film evrenin uçsuz bucaksız ve de her daim mücadele alanının genişletildiği bir pozisyonda enerjisini muhafaza eder. Marker, 60 dünyasının bilimkurgu anlatılarındaki görsel efektliği istemez, pratik bilgiden daha fazlasını sunabileceği tasarımı sahneler, mizanseninin potansiyelliğini arttırır. Distopyayla ütopya iç içe geçmiştir. Truffaut'cu, Godard'cı mantaliteden uzak durması Chris Marker'ı, Batı'da Hollywood, Doğu'daysa Sovyet-Asya cephesine karşı bir sıyrılma eşiğine sokacaktı. Bu bağlamda, Marker'ın La Jetée'si fotoğraf karelerinin nefes kesici öyküleme kurgulamasıyla türün gelenekselliğinde farklı bir milat olacak, akılla dramın ahenkini de sağlayacaktı.

60'ların sancılı dünyasında, totaliter çarklara tepki olarak, insanı merkeze alan ve bu sahayı vicdandan besleyerek iyiye ve güzele ulaşan Marker; La Jetée ile bir kopma, çıkma yapar. Sessizliğinde insanlığın o ilkel dönemlerine nazire yaparmışcasına bir ses yatar; benden ötekine seyri, muhayyiledeki buluşmayı çizer. Filmi, fütürist alegoriye dönüştürür: zamanda bir kadın, yıkılmış bir Paris ve tüm bu bozumun ortasında bir umut, gerçeklik makinesine yatırılmış bir adam. Marker bu aşamada bilinçaltına nüfuz eder, gerçek ile sanrı arasına perde çeker. Tarkovski'nin Solaris'i, nasıl ki izleyiciyi derinde bir yerlere çekiyorsa, Marker da aynısını yapar. Lacan'cı yorumun sunduğu dil, filmdeki seyir ilerledikçe söküme uğrar. Lacan'a göre bilme/algılama yetisine sahip özne; tepkisel dürtü, dilsel, görsel olarak ekstrem bir noktayı çerçeveler ve bu noktadan bildirimler şemasına, anlamı anlamlandırmaya girişir.

Yönetmen, bir üst-dünya modelinden ziyade insanın yıkımlar içindeki lirik aşkını destanlaştırmayı yeğler, erkekle kadın arasındaki diyalektiği gözler önünde değil, mutlak ulaşılması gereken bir hakikat çemberi olarak gösterir. Bu varoluşun eşsiz bir dışavurumudur. Marker, La Jetée'de sefihlerin gösteriş budalalığını ve bunun çirkinliğini koşullu, disipline bir temanın dışında tutarak, dış-dünyanın zaman akışkanlığını içe, derine doğru orantılar. Gelenekçi düsturdan koparak, özellikle Hollywood'a bir tepki anlamı taşıyan fantazi imgelemin geleceğe bakışında kendi mihenk taşlarını koyar. Zamanda geçmişe gönderilen bir adamın hikâyesinin ardında hareket bulan film, yansımalar dünyasıdır. Chris Marker, örgüsünü şekillendirir, geleneği ters-düz ederek dönemin Asya sinemacılarının özellikle Kenji Mizoguchi'nin Ugetsu Monogatari'sini, Masaki Kobayashi'nin Kwaidan'ını taşlar. Tipik Uzakdoğu gelenekçi mit ya da hayal tematiğinin karşı safındadır.

Marker Çin, Küba, Finlandiya, SSCB, Japonya gibi ülkelere giderek ve burada yaptığı fotoğraf çekimleri ve muhtelif çalışmalarıyla La Jetée'yi bir külte dönüştürecek, muhteşem dediğimiz şeyi muhayyile düzlüğüne yerleştirecekti.

İzmir, Ekim 2012


SineGöz
(Altyazıyı seçmek için cc'ye tıklayınız)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder