18 Haziran 2018

Federico Fellini — La Strada



La Strada, 1954 yılı yapımı Federico Fellini yapıtı. Siyah beyaz formatında olan film, ideal bir yolculuğu Zampano ve Gelsomina’nın öyküsünü ele alarak işliyor. 

Orson Welles, Fellini’nin çalışmalarını “bir kır çocuğunun büyük kent rüyaları” şeklinde nitelerken taşra ile metropol arasında sıkışıp kalan Fellini’yi o kadar da büyük bir sinema işçisi olarak görmüyordu. Fellini, filmlerinde genel olarak kendisinin anılarını, fantezilerinin yanında başkalarının anılarını da katmayı seven usta bir yönetmen. Fellini’nin La Strada’sı bu bağlamda biraz öznel ama genelinde bir bütün olarak duran bir yapıt. Zampano ve Gelsomina (Giulietta Masina) karakterleriyle taşra insanının metropol yüzleri karşısında direnişini, yaşam savaşını anlatır. 

La Strada (Sonsuz Sokaklar), derin ruh analizlerinden daha çok toplum panoraması çizmekte. İtalya’da sinema camiasında Yeni Gerçekçilik’in hüküm sürdüğü o yıllarda bile Fellini kendi biçiminden de vazgeçmemiştir. Değişen zamanla, modern toplum ve taşra arasında bir köprü görevi görmesine rağmen Fellini’nin filmlerinde zaman içinde bir değişimin olduğunu söylemek de mümkün olabilmektedir. La Strada, Fellini’nin ilk dönem filmlerinden olması, filminin bir taşra anlatısı olduğunu anlamına gelemez. Roma ile doğduğu yer Romagna kendi sinemasının iki farklı çizgisi de olsa Fellini’nin La Strada’sı bugüne bugün Roma’yı, İtalya’yı kendi gerçekliğiyle dramatize etmeyi başarabilmiştir. Taşranın kendine has masumiyeti, vicdanı metropoldeki gri yüzlere karşı esaslı bir duruş çizer. Bu çerçeveden Fellini’nin La Strada’sındaki temanın öznel anlatıdan bütünsele doğru seyir hâlinde olduğunu tekrar altını çizebiliriz. 

Gelsomina’nın acısı, yaşam mücadelesi ve Zampano’nun ona karşı çetin duruşu, ama özünde sevgisini itiraf edemeyişi Gelsomina’nın yağmurlu İtalyan akşamlarında ve sonsuz sokaklarda kalbine düşen bir hüzün. Zampano’nun ölen eşi Rosa’nın yerine gelen Gelsomina, metropole Zampano’yla gidip günübirlik diyebileceğimiz bireysel yetenek, sirk ve gösteri gibi işlere katılmakla ve Zampano’ya yardımcı olmakla taşradaki küçük ama derin kalbini hayatın sertliğine açar, daha doğrusu açmak zorundadır. Fellini, taşra insanını oldukça masumane, oldukça dayanışma içinde betimleyip Gelsomina’nın karşılaştığı bireyselliği hicveder. Fellini’nin taşlaması, giderek kendi değerlerini kaybeden toplumun taşradaki özünden nasıl da koptuğunu gösterme endekslidir. 

Bireysel kaynaklı anlatının yanındaki kolektif diyebileceğimiz seyri coşkulu ve lirik bir forma dönüştüren betimlemeler La Strada’nın bütündeki parçalarının çeşitliliğinin zenginliğidir. Dayanışma, insanın içinde bulunduğu sıkıntının süreç içerisindeki dehlizleri, dehlizlerden çıkış için kat edilen yollar filmin seyrini sade kılmakta ve siyah beyaz bir güzellik katmaktadır. Fellini’nin kamerasıyla gördüğümüz taşranın asil duruşu, modern toplumun kendi içindeki dıştan güzel içten bulantılı bir nüvenin kalıntılarında saklıdır. La Strada buradan hareketle yer yer sevindiren, yer yer hüzünlendiren ve de gerçekliği acımasızca bize sunan naif bir yapıt olmaktadır. Asla sıkmayan, siyah beyaz filmin bütün karakteristik unsurlarını taşıyan; renklerin olmadığı, zamanın siyah beyazlığa karıştığı periyodik süreçlerin bir çatı altında buluşmasıyla oluşuyor. 

La Strada, taşrayı özünde yoğurmuş metropol vicdanına seslenen bir hiciv, bir lirik, bir şiir. Hakkaniyetli duruşuyla her zaman yerini sağlama alan Fellini, La Strada’da gösterişe kaçmıyor, saflığını aktarma yeteneğiyle buluşturuyor. Filmde düşünce gelişiminin izleri de vardır. Doğan fikrin zamanla nasıl şekil alabileceği, insanın sebatlılığı, hayata tutunuşu, azmi, buhranı ve kederinin birleşip topraklara düşen dolu misali boğaza dizilen yumrunun etkisini açıkça fark edilebilmektedir. Nizam, hayat denilen mefhumların insanı hangi eşiklerden eşiklere sürükleyebileceği, çemberden geçerken geride kalanların insanın maneviyatının ve iç dünyasının şekillenmesinde ne gibi roller oynayacağını biz La Strada’daki o kumun ve denizin buluştuğu yerde Zampano’nun bakışlarında anlıyoruz. Hayat bir mücadele, ele alınanlar ve yitirilenlerden oluşuyor. Varlığın insana hükmetmeye çalıştığı bu evrende insanın kaçış kapıları, yollarını bulması sokaklar gibi, sonsuz sokaklar. Özgürlüğe kaçan insanlar. Özgürlüğünün sancılarını çekip hayata tutunmaya çalışırken sokaklardaki taşlar gibidir mücadele yolları. Kimi düzgündür, ayağa batmaz; kimi eğridir, düz yürümeyi engeller. Sınırları aşarak, kendi özünü kucaklayarak insanın vardığı yer La Strada’nın tam kalbi olacaktır.

Aralık 2011.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder