7 Ekim 2025

Sırât ― Oliver Laxe












Çöl dekoruyla karşımıza çıkan Oliver Laxe, kahraman Luis'e ve onun düalist dünyasına odaklanan öyküsüyle ilgiyi hak ediyor. Cannes'dan ödülle dönen Sırât'ta; Fas'ın uçsuz bucaksız, kuş uçmaz kervan geçmez vadilerinde, raks eden rüzgârların izinde baba Luis'in kaybolan kızı Mar'ı arayışı filmin omurgasını oluşturmaktadır. 

Rave müdavimleri

Laxe insanın yolculuğunu çorak araziler, çöller gibi yalınlıkla anlatıyor. Luis, çölde buluşan Rave müdavimleriyle iletişim kurmaya çalışarak Mar'ı bulmak istemektedir. Rave müdavimleri serbestmeşrep, nizamsız ama hür bir topluluktur. Luis ise oğlu Esteban ve kızı Mar ile bir aileyi, düzeni temsil etmektedir. Modern dünyanın meçhul dervişleri olan müdavimler müzikleriyle, gürültüleriyle, ritimleriyle arayış içindedirler. Üzerlerinde muska gibi taşıdıkları izleriyle ve yaralarıyla derinlere, en kuytulara çekilmektedirler. Mikro –Luis'in içsel krizleri– ile makro –Rave'cilerin tahliyesi: yeryüzünün krizi– bu ölçekler, kırılganlığın en başat örneğini teşkil etmektedir. 

Tarkovski'nin özellikle Stalker'ına yakın bir noktadan mevzilenen Laxe uzun planlar, meditatif ışıklarla Rave müdavimlerinin ve Luis'in kayboluş, teslimiyet, geçiş üçlüsüyle ruh haritalarını çıkarır. Tarkovski'de dua ve melankoliyle duygusal dil belirginleşirken, Laxe'de sessizlik ve vecd ile açığa çıkar bu dil. Müdavimler Luis'in yol arkadaşı, rehberi olurlar. Sessiz tabiatlı, içe dönük Luis; gürültü ve neşeli tabiatları bulunan müdavimlerle zıtlık içindedir ve tam da bu zıtlıkla uyumları ve frekansları yükseliverir. Onlar bağ kuruculardır. Dünyanın kaotik veçhesini tekno müzikleriyle, Luis'e rehberlikleriyle, yoldaşlıklarıyla aşmaya çalışmaktadırlar. Dış dünya ile Luis'in iç dünyası arasında bir köprü olurlar. Pek muhtemeldir ki hakikat yalnızca kutsal biçimlerle değil de dünya debdebesinin, gürültüsünün içinden müdavimlerle de sudur edebilmektedir.

Çöl büyüyor

Laxe'nin çölü, kahraman Luis için manevi topoğrafyaya dönüşür. Laxe, çölü karakterler için bir laboratuvar gibi kullanır. Ruhun dönüşümleri, şahsiyetlerin olgunlaşması burada gerçekleşir. Çöl, ışık, nefes. Yaşama götüren kapı dar, yol da çetindir. Bu yolu bulanlar azdır. Rave müdavimleri bu meyanda rehberlikleriyle Luis'i çölün ve yolculuğun ansız tehlikelerine karşı uyarsa da Luis arayışından vazgeçmeyerek bu serüvenin dolaylı yoldan bir inisiyasyon olduğunu haber vermektedir. Sessizlik, çölde hakikatin dilidir. Laxe, yer yer Bresson'dan mülhem sinema grameriyle çölün batıni dokusunu yüzeye çıkarmaktadır. Ancak, Bresson'un asketik ve Katolik evreni, özellikle Bir Taşra Papazının Güncesi'nde, Laxe'nin yalınlık ve sekinet ile müzeyyen çölünde adeta Sufi evrenine evrilmektedir. 

Bir Tuareg atasözü şöyle der: Bedenler için nice su dolu savanlar, ruhlar içinse nice kum dolu diyarlar vardır. İspanyolcada deniz anlamına gelen Mar, Luis'in kayıp kızının ismidir. Luis görünürde Mar'ın  izini sürmektedir ama bu diğer taraftan denizi yani öteyi, sonsuzluğu, bir merkezi aramak demektir: Öze, kaynağa, merkeze dönme arzusu.

Kontrol edemediği bir dünya gerçeğiyle sert bir şekilde yüz yüze gelen Luis, bir nehirle karşı karşıya gelirken eşiktedir artık. Sırât'ın ilk yankısı buradadır. Bu noktada, Rave müdavimlerinin dünyasıyla zıt olan Luis'in dünyası birbirine hizmet etmektedir. Oğlu Esteban'ın varlığı, bozkırlar, tabiat, çöl, nehir hepsi birer ayna olmaktadır Luis'e. Yaşamın trajik duygusu, insanın sınırlılığı omuzlarına binmiştir. Ego, kibir, mülkiyet talebi insanı ağırlaştırmaktadır ama Sırât'tan geçebilmek için hafif olmak gerekmektedir.

Georgi Gürciyev'in gençlik yolculuğunun geçtiği Meetings with Remarkable Men ile derin akrabalık bağları bulunan Sırât'ın Gürciyev'in o didaktik unsurlarından ayrıştığı söylenebilir. Gürciyev'de anlatı söz merkezliyken Sırât'ta daha çok deneyim, eylem ön plandadır, izleyici tefekküre zorlanmaktadır. Laxe hakikati hissettirir; Rave müdavimlerini, tabiatı rehber yapar; Gürciyev'se hakikati rehberlerde, kelimelerin hikmetinde arar. Sırât'ta yolun sonu varmak değil, yolda kalabilmek, yolda olma hali önem taşımaktadır. Yolun doğasında yitmek de vardır, dağılmak da. Bundan ötürü Sırât, kademe kademe insanın iç hesaplaşmalarını, sorgularını mevzu edinmekte ve son kertede arafa, Sırât'a vararak film iklimini tarifi zor bir seviyeye çekmektedir.

Epilog

Oliver Laxe'nin hacimli ama bir o kadar da latif dilini haiz Sırât yalnızca çölün değil insanın da dehlizlerine inen bir çalışma. İki arada bir deredelik ve ummanlara uzanan tonuyla sıradışı bir tecrübe sunduğu aşikar. Yalnızca içteki yakındır; başka her şey uzak.

30 Haziran 2025

Marcus Aurelius ― Kendime Düşünceler

Marcus Aurelius. Capitol Müzesi, Roma.

























–Babamdan yiğitliği ve mütevazılığı öğrendim. Annemdense Tanrı korkusunu, cömertliği ve de basit bir yaşam sürmeyi. [I, 2-3]

–Her şeyde kendi kendine yetmeyi ve ışık saçmayı öğrendim. [I, 16]

–Biraz etten, biraz yaşam nefesi ve yönetici akıldan ibaret olan şey her neyse, o benim. [II, 2]

–Hayatta yıpranmış, dürtüsünün ve düşüncesinin tamamını yönlendirecek bir amaca sahip olmayan kimseler, yaptıkları işlerde ahmakça davranır. [II, 7]

–Başka birinin ruhundakileri izleyip anlamadığı için bedbaht olana pek sık rastlanmaz; fakat kendi ruhunu yakından takip etmeyenlerin bedbaht olması kaçınılmazdır. [II, 8]

–Theophrastos, bilgelikle yaptığı değerlendirmesinde arzular yüzünden yapılan hataların, öfkeler yüzünden yapılanlardan daha ağır olduğunu söyler. [II, 10]

–İnsan yaşamı sınırlıdır, varlığı akışkandır, eğilimi belirsizdir, tüm bedeni çürümeye yatkındır, ruhu girdap gibidir, kaderi anlaşılmaz ve ünü muallaktır. Kısacası tüm beden bir nehir gibidir, ruh ise rüya ya da hülya gibidir. [II, 17]

–Bir adamın kendi başına dik durması gerekir, dik tutulması değil. [III, 5]

–İnsan inzivaya çekilmek için kendi içinden, kendi ruhundan daha huzurlu, daha sakin hiçbir yer bulamaz, özellikle de kendinde inzivaya çekildiğinde ona huzur verecek şeylere sahipse. [IV, 3]

–Bütün kaygılarımız içimizdeki düşünceden doğar: Dünya değişimdir, yaşamsa kanaat. [IV, 3]

–"Bir cesedi sırtlanmış ufacık bir ruhsun sen." [IV, 41]

–Neyi sık sık düşünüyorsan, aklın da ona benzer bir şey olacaktır: Çünkü ruhu dolduran düşüncelerdir. [V, 16]

–Doğrusunu söylemek gerekirse cehaletin ve kibrin bilgelikten güçlü olması şaşırtıcıdır. [V, 18]

–Akıllı bir varlık olduğun için, akıldan yoksun canlılara, olaylara ve nesnelere yüce ve hoşgörülü davran. [VI, 23]

–Aciz bir bedenden ve ruhtan ibaretim. [VI, 32]

–Kovana yararlı olmayan, arıya da yararlı değildir. [VI, 54]

–Bir insanın değerinin, ilgi duyduğu şeylerin değeriyle ölçüldüğünü aklından çıkarma. [VII, 3]

–Kim ne derse desin ya da ne yaparsa yapsın, ben rengini yitirmeyen bir zümrüt olacağım. [VII, 15]

–Yüz, zihne bağlı olarak güzelleşip şeklini değiştirirken, zihnin kendi kendine güzelleşip şeklini değiştirememesi ne acıklı. [VII, 37]

–Her varlık, kendi doğru yolunda ilerlemekten memnuniyet duyar. [VIII, 7]

–Yalnızca bir şeyi yapmak değil, yapmamak da çoğu zaman adaletsizliktir. [IX, 5]

–Havaya atılmış bir taş için ne yere düşmek kötüdür, ne de havaya atılmak. [IX, 17]

–Adil ve doğru davranışlarımdan dolayı başkaları tarafından kınanmak benim için önemli mi? Önemli değil. [X, 13]

–Rüzgârın yere savurduğu yapraklar gibidir insan soyu. [X, 34]

–Dürüstlük kendiliğinden anlaşılmalı. Yüzünde yazmalı, sesinde çınlamalı. Tıpkı sevgilinin, sevgilisinin bir bakışında her şeyi anlayabilmesi gibi. Hemen anlaşılmalıdır sade ve dürüst bir insan. [XI, 15]

–Çalışılmış sadelik bir kılıçtır. Kurdun kuzuya dostluğundan daha çirkin bir şey yoktur. [XI, 15]

–İnsanın kendisini diğer insanlardan daha çok sevmesine rağmen kendi hakkındaki yargısına, diğerlerinin düşüncesinden daha az önem vermesine hep şaşarım. [XII, 4]

__________________________
*Marcus Aurelius, Kendime Düşünceler, çev. Yunus Emre Ceren, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2024.