25 Mart 2020

Andrey Zvyagintsev — Dönüş Üzerine Bir Diyalog



Ali Hasar: Yönetmen Zvyagintsev'in baba-oğul ilişkisi üzerinden geliştirdiği tematik filmi Dönüş'te karşımıza soğuk mavi bir tonda manzara çıkıyor ve filmin genel görüntüsüne de, ilişki biçimlerine de bu hakim denilebilir. Babanın 12 yıl aradan sonra eve dönüşü, anneyle hiç yakın olmayışı, yönetmenin çok az diyaloga yer vermesi zihnimizde bir set uyandırıyor: Baba ve büyük oğul Andrey, küçük oğul Ivan (Vanya) arasındaki bu bağ; teolojik, toplumsal, psikanalitik ya da başka düzlemlerde de okunabilir. 

Gökhan Özcan: 12 yıllık bir boşluk var. Bu boşluğu Ivan'ın daha fazla hissettiğini görüyoruz. Baba bu boşluğa Ivan'ın beklentilerine göre bakamıyor ve telafisi için Ivan'ın ve seyircinin gözünde de neredeyse hiçbir şey yapmıyor gibi. Andrey, Ivan kadar hissedemiyor bu boşluğu. Babasıyla yakınlaşması ona iyi geliyor gibi. Ivan ise güvensizlik, hınç ve öfke duygularının kompozisyonunu deneyimliyor. 

Ali Hasar: Çünkü Andrey, babasıyla vakit geçirebilmiş. Ivan, bundan nasipsiz diyebiliriz. Onulmaz bir boşluk var içinde. Vanya, iskeleden atlayamayınca abisinin sorumsuzluğuna daha yakından şahit oluyoruz. Bunun üzerine Anne, bir şekilde Babayı çağırıyor ve aralarında neredeyse hiçbir yakınlaşma olmuyor, diyalog geçmiyor, muhtemelen Anne suçlu burada ya da Babanın gizli bir görevi var, belki bir kaçak, ajan, mafya ya da başka birisi. Sır perdesi var üzerinde. Ve Annenin Babadan oğulları için istediği bir ödev var. Baba ile oğulların çıktıkları yolculuk, bir terbiye süreci gibi, çıktıkları vahşi doğa gibi ilişkileri: sert ve amansız, bir disiplin, bir inisiyasyon gibi: hayata karşı. Buraları nasıl açımlarsın?

Gökhan Özcan: Filmin fenomenolojik düzleminde kalırsak, bunları pekala söyleyebiliriz. Adım adım daha da çetinleşen bir ilişkisellik ve mekan deneyimiyle karşılaşıyoruz. Baba, hayatta kalmaya dair dürtüleri aktifleyerek katı bir doğa rehberi rolüyle karşımıza çıkıyor. Bu kabuk rolün altında hisseden bir insan arıyoruz. Bunu bulamadığımızda ise evet, sanki daha kapsamlı bir amacın varlığından şüpheleniyoruz: İnisiyasyon. Ama neden şimdi? Ya da neden bu yöntemle? Ve kim olarak? Bu sorular seyircinin zihnine tevdi edilmiş sorular bence. 

Ali Hasar: Bu sorular, filmin adını teşkil ediyor: Dönüş. Baba yuvaya dönüş içinde ama bir yandan da çıkış üzere. Babanın bir ödevi var ve Anne ile çatışmadan ötürü ya da daha önce bahsettiğim gibi bilinmez kişiliğinden ötürü çok kalamaz, gitmek zorunda. Babanın bu iki-arada-bir-dereliği, oğullarına sadece özgüven ve gelişmekte olan karakterlerini beslemeyle kalıyor sadece. Onlara bir oğul gibi değil de yetişkin olarak yaklaştığını görüyoruz bir taraftan, ilk yemek sahnesi buna örnek oluşturuyor. Andrey uyum içindeyken, Vanya bir yabancı ve bu uyumu bozuyor: baba ile değil de Anne ile daha çok özdeşleşiyor. Bu noktada Totem ve Tabu çerçevesinde olduğu gibi bir baba ve onun otoritesine karşı oğulların isyanını görüyoruz. Bu da küçük oğul Vanya tarafından gerçekleştiriyor: Babayı hem fiziken hem ruhen kemirmeye başlıyor. Vanya, "Daha kötü olmasan seni sevebilirdik." diyordu bir yerde. Tez ve antitez üzerinden bu noktada senteze nasıl ulaşılabilir? Kurban figürü, teoloji üzerinden nasıl bakılabilir bu noktalara? 

Gökhan Özcan: Evet, Ivan söylüyor bunu. Andrey'den bu cümleyi bekleyemeyiz. O, kestirmeden giderek babayla hızlı bir özdeşleşmeyle sorunun etrafından dolaşıyor. Ivan ise sorgulamayı, hesap sormayı ve Totem ve Tabu'ya yaptığın yerinde atfın bağlamında, babaya isyan edip babayı "sindirmek" ve bu ödipal karmaşadan sağ çıkmak istiyor. Ama bunun için zamana ihtiyaç varken baba ve Ivan'ın kısıtlı bir zamanı var. Ivan'ın babayı kötü olarak nitelemesi bizi şaşırtmıyor. Terk edilmişlik duyguları içinde Ivan kurban, baba işkenceci rolüne bürünüyor. Ivan dünyayı paranoid bir kutupsallık içinde algılıyor ister istemez. Kötünün baba olması, tüm bu olan bitene, 12 yıla bir anlam vermesini sağlıyor. Ve tam da bu yüzden Ivan'ın, hele ki yaşını da gözden kaçırmazsak, buradan diyalektik bir bakışa gitmesi, babasını ve onun yaşadıklarını dinlemesi, babasının bu ada gezisiyle gerçekten neyi amaçladığını merak etmesi ve bu amacın iyicilliğine ihtimal vermesinin çok güç olduğunu teslim ederiz.

Ali Hasar: Yönetmenin kullandığı resimler aracılığıyla bir ağıt görüyoruz. 12 yıllık gurbetten ölü bir baba geliyor. Babanın açılıştaki uyku sahnesiyle kayıktaki sahnesi benzer bu aşamada. Baba, oğullar için zaten ölmüştür. Dönüş, teolojik referanslarıyla, yönetmenin kullandığı soğuk renklere inat Anneyi çok canlı betimliyor. Baba, çok ketum ve sert bir tavra sahip. Ivan ise, Kurban olmamayı seçiyor. Anne, yuvaya dönüşü, merhameti ve sıcaklığı yansıtıyor. Anne ve Baba üzerinden rejimin sürecini ve toplumsalı da görebiliyoruz. Eril iktidar baba figürüyle gösterilirken, istikbal annenin barışçıl tabiatında gizleniyor. Sevgisiz filminde de bunları görmüştük. Zvyagintsev, toplumsal ile ilgilenmekten de geri durmuyor. Küçük Vanya’nın Baba ile çatışması, onun otoritesini tanımaması filmin omurgasını oluşturuyor. Kule ve su metaforuyla da bir geçmiş belleği çıkıyor önümüze, karanlık ve dipsiz bir yer. Filmde, düzen ve düzensizliği bu açıdan sezebiliyoruz. Ada, tüm bunlara rağmen ufukta istikbali de hep bize gösteriyor. Babanın temsil meselesine ek olarak, filmdeki gizemli boşluklar bizlere pay ediliyor. 

Gökhan Özcan: Gizemli boşluklar ve babanın kayıkta yatan ölüsüyle birlikte suya gömülen gizemli bir kutu. Filmin son sahnesinde ekrandan akan fotoğrafların o gizemli kutudan çıktığını varsayarsak, ki bu içimizi rahatlatır, o zaman babanın gerçek amacı kendini ifşa etmiş olur: Dönüş. Baba gerçekten de ailesine "kesin dönüş" yapmak istemiş olabilir mi? Bu fotoğrafların özellikle Ivan'ın kuşkularına karşı bir kanıt niteliği taşıdığını düşünebilir miyiz? Ve son sahne: kayığın ve ölü babanın batışı, oğulların "baba" diye yakarışları. Ölü baba, ardında özellikle Ivan'a biraz daha fazla, suçluluk duygusu ve mevcut olmayanın, boşluğun yasını bırakıyor. Bulunamadan tekrar kayboluyor. Trajedi de kendini burada tüm keskinliğiyle peyda ediyor. 

Ali Hasar: Bu hususta, iki Dönüşten bahsedebiliriz kanımca: Birincisi, senin de dediğin Babanın dönüşü, ikincisiyse oğulların Anneye dönüşü, yuvaya. Baba-Oğul-Kutsal Ruh referansıyla biz babanın uyurkenki hâlinde bunu sezebiliyoruz. Yönetmen burada antropomorfik bir atıfla Babayı tanrısallaştırıyor. Vanya, gerçeklikle karşılaşınca sarsılıyor ve bunu sinir harbi olarak görüyoruz Baba ile oğul arasında. Çatışma doğuyor ve büyüyor. Babalarının tedrisatından geçerken 12 yıllık gurbet önlerine taşıyor. Bunlardan hareketle, filmin de gidişatıyla ilgili olarak İd, Ego, Süperego bağlamında neler söylemek istersin? 

Gökhan Özcan: Psikanalitik yorumu ön plana pek fazla koymak istemem bu film için ama baba-oğul ilişkisi üzerinden elbette Ivan'ın öznelliğinde kalarak yapısal modeli tartışmak zihin açıcı olabilir. Süperego anne-baba-çocuk üçgeninde yapılanan bir ruhsal yapı. Özellikle baba, ki bu Tanrı algısıyla birlikte anılır, süperegonun gelişimini sınırlamalarıyla tohumlar. Yemek sahnesinde Ivan'ın önündeki yemeği bitirmesi için babanın emirler yağdırması, süre tutması bu sınırlandırmalara, yanlış bir yöntemle de olsa, örnek teşkil edebilir. Babanın dönüşü, birlikte yaşamaya devam etmeleri özellikle Ivan için büyük bir şans olabilirdi. Süperegoya karşı çıktıkça ve onu yenemedikçe süperego içinde bir süre sonra uygun bir pozisyona yerleşebilirdi. Kayıkta kürek çekerkenki babasına kurduğu cümleyi hatırlayabiliriz Ivan'ın: "Sen bizden güçlüsün." Ivan bunu zaman içerisinde daha olumlu duygularla söyleyebilmiş olsaydı pre-ödipalitesi ödipaliteye tekabül edecek ve içsel babayı daha uygun bir duygulanımla içinde yaşatacaktı. Bu olmadığı gibi bir de babanın ölümünün yükünü taşımak zorunda kaldı (hem gerçek hem mecazi anlamda). Tanrı ile ilişkiyi buraya indirgemek istemem tabi. Tanrı inancının iç dünyamızda teslisteki Baba'ya tekabül eden bir ruhsal durumla ilişkilendirildiğini biliyoruz. Burada Paul Tillich'in cümlesini yeniden hatırlayalım: "Gerçek iman, kendini ifade için baba imajını kullansa da, bu imajı, "baba"ya karşı bile savunulacak şekilde hakikat ve adalet prensibine dönüştürür." Psikanalizin yetersiz kaldığı nokta tam da burası. Ivan'ın kendi hakikatini (kişilik, inanç, vb.) bir biçimde babası olmadan da yapılandıracağını umuyoruz. Ivan bu suçluluk duygusuyla (ki hissedip hissetmediğinden emin değiliz) neler yapacak? Onu acaba biz mi suçluyoruz? Ya da suçlu baba mı? 

Ali Hasar: Evet, Ivan suçlu, hatası var. Görünür dünyada bu böyle. Ama benim payıma, daha geniş ölçekte bakarsak ortada bir suçlu aramamız beyhude olur. Zira yönetmen bunu dramaya dönüştürmüyor, tipik Amerikan filmleri gibi boşlukları olmayan bir yapıdan bahsetmiyoruz. Bilinçaltımızın oynadığı hileli oyunlar diyebiliriz. Zvyagintsev, bu meta-soruları seyirciye tevdi ediyor, tıpkı Bergman filmlerinde olduğu gibi. Yüzlere gözlere bulaştırılan dram yok, çünkü oğullar babalarını kayıkla sürüyor, çünkü Baba onlardan bir parça, mana madde düzeyine iniyor, Baba motifi onlar için bir değer taşıyor, Andrey ve Ivan kayıkla sonsuza açılan babalarına artık "Baba" diye bağırıyorlardı. Bu sekans, yeterince vurguluydu. Babanın mistik öyküsü, Budala Ivan ve nice sahne, bizim derinlerde bir yerde mahfuz olan hüznümüz ve içsel gerilimimiz filmin donuk pastel renklerine ve Kuzey ışıklarına yediriliyor. Dolayısıyla, toparlamak gerekirse, biz bu filmden bir suçlu aramaktan ziyade insanın insanda yurt bulduğu duyguların tepiştiği bir görsel şölen olarak değerlendirebiliriz Dönüş'ü.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder