20 Mart 2020

Paul Tillich — İmanın Dinamikleri


Nihâi Kaygı Olarak İman 

İman, nihâi derecede kaygılı olma halidir. İmanın dinamikleri, insanın nihâi kaygısının dinamikleridir. 

Nihâi kaygı olarak iman, tüm kişiliğin bir eylemidir. O, kişisel yaşamın merkezinde gerçekleşir ve onun bütün öğelerini içerir. İman, insan zihninin en odaklanmış eylemidir. O, insanın bütün varlığının özel bir fonksiyonu ya da özel bir parçasının bir hareketi değildir. Bunların hepsi iman eyleminde birleşmiştir. 

İman, bilinçli bir eylemdir. Özgürlük ve iman özdeştir. 

Gerçek iman, kendini ifade için baba imajını kullansa da, bu imajı, "baba"ya karşı bile savunulacak şekilde hakikat ve adalet prensibine dönüştürür. 

İnsanın öz doğasının, zihninin rasyonel yapısıyla aynı olduğunu reddetmeliyiz. İnsanın, aklın lehinde ve aleyhinde karar verme gücü vardır ve insan aklın ötesini yaratma veya akıl-dışını yok etme gücüne sahiptir. 

Kişiliğin kucaklayıcı ve odaklanmış bir eylemi olarak iman, "coşkusal"dır. O hem rasyonel olmayan bilinçaltı dürtülerini hem de rasyonel bilincin yapılarını aşar. Coşkunluk (vecd) kişinin merkezinde birleşmiş olan bütün öğelerle birlikte –kendi olmayı bırakmaksızın– "kendinin dışarısında kalma" demektir. 

İnsanın manevi yaşamındaki her eylemde olduğu gibi, imanda da duygu bulunur. Fakat duygu imanı oluşturmaz. Zira iman bilişsel (kognitif) bir içeriğe sahiptir ve iradenin bir eylemidir. 

İman demek olan mutlak kaygı, mutlak olan hakkındaki kaygıdır. Sonsuz tutku, ki iman bu şekilde tanımlanmıştır, sonsuza duyulan tutkudur. 

Eğer Tanrı içimizde dua eden Ruh değilse, başarılı bir dua bile imkansızdır. (Romalılar 8

Nihâi kaygı, nihai risktir ve nihâi cesarettir. 

Nihâi kaygı durumu olarak iman, insanın bütününü gerektirmektedir ve sadece hissiyatın subjektivitesine sıkıştırılamaz. 

Kutsal ve Sonsuz 

Birini nihai olarak kaygılandıran şey, kutsal hâle gelir. Bu kutsalın farkında-oluş, ilahinin varlığının, yani bizim nihâi kaygımızın muhtevasının farkında oluştur. 

Şartsız/mutlak olana erişmenin hiçbir şartlı yolu yoktur; sonsuz olana erişmenin de hiçbir sonlu yolu yoktur. 

Kutsal, yaratıcı ve yok edici olarak ortaya çıkabilir. 

Putperest iman, hâlâ bir imandır. 

Bir iman eylemi, sonsuz tarafından sımsıkı kavranan ve ona döndürülen fani bir varlığın eylemidir. 

Kutsal, her şeyden önce varlığını hissetme şeklinde tecrübe edilir. O şimdi ve buradadır; bu, onun bizimle bir şeyde, bir kişide, bir olayda karşılaştığı anlamına gelir. 

Kesinlik ve Şüphe, Vecd ve Mit 

İman hem kesinlik kazandıran doğrudan farkında oluş öğesini, hem de şüphe öğesini ihtiva eder. Bunu/böyle bir şeyi kabul etmek cesarettir. Şüphenin bu cesaretli/güçlü konumunda, iman kendi dinamik karakterini en görünür şekilde ortaya koymaktadır. 

İman olmaksızın kişilik mümkün değildir. 

Şayet şüphe kendini gösterirse, o, imanın nefyi olarak değil, fakat iman eyleminde her zaman var olan bir öğe olarak düşünülmelidir. 

Ciddi şüphe, imanın tasdikidir. 

İmanın en sıradan yanlış-yorumu, onu düşük dereceli bir delile sahip bir bilgi olarak düşünmektir. 

Güven, imanın bir öğesi olmasına rağmen, iman, otoritelere güvenden daha fazla bir şeydir. 

İmanın kesinliği "varoluşsaldır", yani insanın bütün varlığı işin içine dahildir, söz konusudur. İmanın iki öğesi vardır: Biri, kişinin kendi varlığı hakkındaki risk değil, aksine kesinliktir, yani nihâi veya mutlak olan bir şeyle ilişkili olma konusundaki kesinliktir. Diğeri ise bir risktir, şüphe ve cesaret içerir, yani gerçekten nihâi olmayan fakat nihâi olarak alınırsa zararlı olabilecek bir kaygıya teslimiyettir. 

Hiçbir inanma emri ve hiçbir inanma iradesi, iman yaratamaz. 

Ateizm herhangi bir nihâi kaygıyı ortadan kaldırma teşebbüsü anlamına gelebilir, yani bir kimsenin varlığının anlamı hakkında kayıtsız kalması. 

Mitler, ilahi-beşeri yüzleşmesine ilişkin hikayelerde toplanmış iman sembolleridir. 

Bir kimse bir miti diğeriyle değiştirebilir, fakat, o miti insanın tinsel hayatından söküp atamaz. 

İman, kendi izafiliği (relativite) üzerine kurulu olan tolerans ile kaygısının nihâiliği üzerine kurulu olan kesinliği birleştirmelidir. 

İman korelasyonunun dışarısından hareketle imanı değerlendirebilecek hiçbir kriter yoktur. 

Bu sonlu dünyada, nihâinin bulunduğu bir mekan vardır; insan ruhunun derinliği. Bu derinlik sonlu ile ebedinin temas noktasıdır. Onun içine girmek için, insan, normal hayatının bütün sonlu muhtevalarını boşaltmak zorundadır; duyduğu bütün geçici (preliminary) kaygıları nihâi kaygı uğruna terk etmek zorundadır. 

Nihâi kaygı hali olarak iman, vecd halindeki akıldır. 

İnsan sonludur, insan aklı geçici kaygılarda yaşar; fakat insan, kendisinin potansiyel sonsuzluğunun da farkındadır ve bu farkında oluş, onun nihâi kaygısı olarak, onun imanı olarak kendini gösterir. 

Bir nihâi kaygının vecdî tecrübesi aklın yapısını yok etmez. Zira vecd, inkar edilen değil fiiliyata dökülen akılcılıktır. Akıl, ancak kendi sonluluğunun sınırları ötesine çekilirse fiiliyata geçmiş olur ve nihâi'nin varlığını, kutsalı tecrübe eder. 

Çatışma iman ile bilim arasında değil, her biri kendi doğru boyutunun farkına varmamış olan bir iman ve bilim arasındadır. 

Bilim ancak bilimle, iman ise ancak imanla çatışabilir; bilim olarak kalan bilim, iman olarak kalan imanla çatışamaz.

Benzer Okumalar:

Carl Theodor Dreyer, Ordet

Ingmar Bergman, Kış Işığı: Öğretmen Marta'nın Papaz Tomas'a Mektubu
_________________________________________
(*) Paul Tillich, İmanın Dinamikleri, çev. Fahrullah Terkan, Salih Özer, Ankara Okulu, 2016.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder