24 Ocak 2016

Alman Mistik Düşüncesi — Heinrich Seuse

Hz. İsâ, Getsemani Bahçesi'nde. [Arkhip Kuindzhi]




Kız çocuğu: Hangi acı ve ıstırap kişiyi Tanrı karşısında en olgun kul yapar?

Seuse: Bazı acı ve musibetlerin, insanların doğru yolu bulmalarında etkin bir rol üstlendiğini bilmelisin. Tanrı, insanları herhangi bir günah ve suçu olmadığı hâlde, kaldıramayacakları birtakım belalara maruz bırakabilir. Böylece O, bu musibetler karşısında kimin isyankâr kimin itaatkâr olduğunu denemek ister. Bazı musibetler ise bir günahın bedeli olabilir. İsâ ve arkadaşlarının haça gerilmesi bunu gösterir. Bazıları için musibet, onların tövbekâr olmalarına neden olur. Böylece daha büyük belalarla karşılaşmaları önlenir. O hâlde musibet ve acıların pek çok neden ve sonuçları vardır. Ancak en değerli ıstırap, Baba Tanrı'nın oğlu İsâ Mesih'e verdiği ıstıraptır. Aslında bu, İsâ'nın işlediği bir günahın bedeli diye görülmemelidir. Bilakis Tanrı, bununla İsâ'nın sabrını ölçmek istemiştir. Bu nedenle, ey kızım bil ki; bunlar şikâyeti değil olgunlaşmayı sağlamalı, Tanrı'dan geldiği için bunlara başım gözüm üstüne denmelidir.

Kızım! Bakışlarını içe yönelt. Bu sana sadece yarar getirecek bir hakikat olmamalıdır. Zira kim sadece kendine yarar getirecek bir hakikate odaklanırsa, bundan çok fazla bir fayda göremez. İnsanlarla beraber olduğun zaman gördüğün ve duyduğun her şeyi unut, sadece içine doğan şeylerle yetinmeye çalış. Kişi zevk ve safasını, hevesini duygularına değil, hakikate yönlendirmelidir.

Şüphesiz Tanrı bizi nefsten tamamen soyutlamak istemez. Ancak O, bizim nefsimizi kâinata döndürmek ister. Kim bakışını içe yöneltirse o kesretten kendini müstağnî kılar. Kim kendi tabiatında etkin olmak isterse, o hâlde aklını ıstırapla karartmalıdır. Kişinin materyal, resimler ve mesnetlerden uzaklaşması en büyük arzusu olmalıdır. Olgun insan olmanın tek şartı "Ben"den sıyrılması ve Tanrı'da erimesidir. Zâhiri ve kişiyi sevmek aslında tesadüfü sevmektir. Bu yanlıştır. Ben bundan sarfınazar ediyorum. Şu anın görüntüsüne kendini kaptırma. Bilakis hem kendini, hem de diğer mevcudâtı "Bir"de gören doğru yoldadır.

Sevinç ve kederde sakin ol, sükûnetini muhafaza et. Çünkü insan aynı yıl içinde hem sükûnet hem de fırtınayla karşılaşabilir. Eğer diğer yaratıkları kendine yararlı kılmak istiyorsan, onlardan yüz çevir. İnsan maddeyi hükmü altına alamaz, çünkü bu boş bir uğraştan öteye geçmez. Hâlbuki madde onu esir eder. İnsan mal-mülk vb. konuda daima dikkatli olmalıdır. Yeryüzünde sanki senden başkası yokmuş gibi yaşa. Kendi kendine, sen bana karşı olsan bile ben sana karşı olmayacağım de. Düzensizlik, kargaşa bir başka keşmekeşliği meydana getirir. Kim ki mizacını özgür kılarsa, o kişi hem içiyle hem de dışıyla uyumlu yaşar. En yüksek sükûnet hâli bedenini zapturapt altına almandır. Sen bazen tekdüzelik, acelecilikten şikâyet ediyorsun, şüphen olmasın ki bu sayılanlara ne kadar yakın olursan, o kadar rahat bulursun.

Tüm kötü adetlerin ve hakikati gizlemenin kökü geçici bir sevgiye sahip olmaktan kaynaklanır. Duygular batarsa hakikat doğar. İçte Tanrısal faziletlerin oluşmasını nefsanî arzular temin etmez. Nefsinin sesine kulak vermeyen bazı kimseler görürsün. Onların içi ve dışı birbirinden farklıdır. Ne var ki bu durum pek çok kimsede bulunmaz. Kişinin mizacı sürekli nemalanan zenginliğe benzer. Bu artış ne kadar dışa doğru gelişirse, o denli Tanrı'dan uzaklaşılır. Ne kadar içe doğru gelişirse, menzile o denli yaklaşılır.

Ey kızım! İnsanları kötü şeyler yapmaya sevk eden nedir? Onların maddeye olan arzu ve istekleridir. Kişi kanaatkârlığı elde ederse, kötülükten kendini korur. Tanrı'nın iyi kulları için bu yolda mağlubiyet galibiyettir. Sana yetecek kadar her şey vardır. Başka şeylere ihtiyaç duyduğunu söylemen aslında bir bahanedir. Pek çok işe başlayıp da onu sonuca götürememek ne kadar da acıdır? Öyleyse kişi bir an önce kararını vermeli, Tanrı mı yoksa dünya mı? Bunu açıkça belirtmelidir. Ne mutlu o kimseye ki çok fazla konuşmaz. Çok fazla dünya malıyla meşgul olmaz. Meşguliyet ve kelam ne kadar çok olursa, ihtimaller o kadar çoğalır.

Bazı insanlar lütuf ve kahrın içinde olurlar. Ancak bunu kendileri arayarak bulmazlar. Tanrı da şeytan da insanın kendi içindedir. Kişi ikisi arasındaki farkı iyi bilerek bunlardan birini tercih, diğerini terk etmelidir. İnsanlar bazen şikâyet eder ve üzüntü duyarlar. Bil ki bunların hepsi günahtan doğar. O hâlde günahtan kaçınmak gerekir. Kalbi mutmain olmuş huzurlu insan masivadan yüz çevirmeyi bilir. İsâ Mesih ile şekillenir, Tanrı'yla somutlaşır. Bu durumda, sükûnet sahiplerinin dünyaya, mala-mülke karşı tavırları nasıl olmalıdır? Kişi önce kendi egosunu yok etmeli, sonra da diğer şeyleri kendinde fânî kılmalıdır. Bunu gerçekleştirmede en küçük şey nedir? Böyle bir düşünceye sahip olmaktır. En büyük yardımcı nedir? Kendi iradesini Tanrı’nın irade ve emrine amade kılmaktır. Sükûnet sahibi kişi her zaman ihtiyaç duyduğu şeye değil, yoksun kalmak istediği şeye nazar edendir. Bu insan, olgun bir insandır.

Ey kızım! Eğer iyi bir insan olmak istiyorsan, o hâlde Tanrı'nın hem sana, hem de diğer varlıklarına, acı ve tatlı hâllerine rıza ve sabır göster. Bunlar senin için her zaman eşit olmalıdır. Zihnini seni meşgul eden şeylere karşı her zaman kapalı tut. Aklının sana uygun gördüğü, nefsinin meftun olduğu şeylerden kendini özgür kıl. Tanrı'nın beraber olmadığı hiçbir şeyle beraber olma. Eğer haksızlık yapanların yanında olursan, hem kendini hem de başkalarını haksızlık yapmaktan koruyamazsın.

Alman Mistik Düşüncesi, s. 255-257, İnsan Yayınları


Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

2011–2024 idea, schola, zâhir âlem