Yunan tuhaf dalga sinemasından belirli dekorlarıyla ayrılan Midsommar, temasına aldığı tabiat motifiyle temelde insanın pseudo-inisyatik serüvenini konu alıyor.
Yönetmen Ari Aster'in umut vaat eden son filmi, Amerika'dan İsveç'e uzanan bir yaz gündönümü (21 Haziran, Midsommar) kutlamasında kendini bulan bir arkadaş grubunun umutlarının demonik bir sürece evrilmesiyle hareket ediyor. Filmdeki zaman ve mekan algısı, kadim Pagan gelenekleri yönetmenin eline aldığı iplerin başında geliyor.
Arkaik dönemde primordial insanlar tabiat ile bağlarını koruyorlar ve kendi kudretlerinin üstünde spiritüel bir varlığa inanıyorlardı. Midsommar'da yönetmen, karakterlerini oldukça geleneksel ve muhafazakar ve yer yer şedit, inanç sistemlerine sıkı sıkıya bağlı, sessiz ve şiddet tasarımı içinde sunuyor. Folklorik bir komünal uzam üzerinden geliştirilen diskur; pagan tradisyonu mevzisiyle güç buluyor. Aster'in zihnimize ördüğü dekorda billur bir tabiat, geometrik yapılar, kadim Runik yazılar, ışık kontrastının yüksekliği, baş döndürücü kamera açıları yer alıyor ve atmosfer daha da halüsinatif, psikoaktif bir motorla yükseliyor.
Yorgos Lanthimos ile Lars von Trier arasında bir çizgide gidip gelmekte olan Aster, Lanthimos'un aksine, robotik yüz imajlarını çerçeveye almak yerine, tabiat renklerine ve pagan detaylara okunu atıyor. Midsommar'daki huzursuzluk alegorisinin başat unsuru, figüranların ana karakterlerle duygu ve etkilenimlerde sergiledikleri senkronizasyondur. Psikedelik mantar çayları ve meşrubatlar, gündüz süresinin uzaması algılanan dünyayı baltalıyor ve kahramanları başı-boşluğa, yaralanabilirliğe daha da açık hâle getiriyor ve kurban mitosunun, yaşam döngüsünun paganik tasvirlerle Midsommar antropolojisinde hak ettiği yeri almasına imkan sağlıyor.
Yabancı uyumu bozar ve bilmek bir felakettir. Kent insanını sofistike ve bireysel imgeden daha şeffaflığa ve cemiyet eksenine kaydıran Midsommar; tipik korku imajlarını deyim yerindeyse toprağa gömüyor. Filmin süresinin tercihi ve zamansallık, izleyiciyi manipüle ediyor. Aster, psişik ya da spiritüel tasvirlerden ziyade, mahrem ve tabu olgusunu, kimi yerlerde absürd ile, ön plana alıyor. Yabancılar, dışarıdan içeriye girdiğinde asimilasyona uğrar ve artık ahenk göstermek zorundadırlar. Bir yerlere aidiyet hissiyatının dışında kalmak, çemberin dışında kalmak demektir. Kurban miti ve yaşam döngüsü ya neşterin ucunda ya da uçurumun kenarındadır bu komünde. Zihinsel özgürleşme bu menzilden doğar. Beden ve arzu; spiritüel bir özgürlük alanına ve etkilenime doğru açılır. Tek iken hissedilen duygular ve bulunulan edimler, grup ya da komün senkronizasyonuyla bir yüceliğe dönüşürler.
Aster'in antropoloji tabanlı Midsommar'ı, halüsinatif tabiat ve imajlarıyla beden-arzu-kurban üçgeninde seyrini kuvvetlendiyor, ilgiyi hak ederken izleyicisini manipülasyona itmekten hiç geri durmuyor.