Souleymane Cisse |
Souleymane Cissé, Afrika Sineması'nın en başarılı yönetmenlerinden birisidir. Mali'de müslüman bir ailede doğup büyüyen ve sinemaya küçük yaşlarda ilgi duymaya başlayan Cissé, filmlerinde toplumsal gerçekçilik öğeleri kullanır. Mali kültürü ile modernitenin arasındaki köprüyü muhtelif filmlerinden serpiştiren yönetmen, Sahraaltı Afrikası'nın vitrine kolaylıkla çıkan isimlerinden birisi olmuştur. Bambara kültürü ile evrensel bir platforma ulaşmayı amaçlayan Souleymane Cissé, filmlerinde genellikle politik katmanlar, etnik kökenler, modern çağ didaktiği ve toplumcu perdeleriyle atıflarını yerleştirir. Afrikalı kalarak vizyon genişliğini ve olgunluğunu her daim sürdüren yönetmen dönem filmleriyle ve de duyarlılığıyla hassasiyetini muhafaza edebilmiştir. Yönetmenin Finye'si, onun kendi sinemasının öncüllerinin temellerini atarkenki güzide bir çalışması olup, kadın erkek ilişkisinin militer atmosferde gelenek ile çağın gerektirdiği koşullar arasındaki gelgiti anlatır. İki tarafın birbirine olan sevgisi, Afrika geleneklerindeki bağların siyasal bir çarka doğru kaydığı, saf kültüre yönelen sinema algısının işaretlerinin yer aldığı ve de kitlelerin savaşı, toplumun kendi özleriyle ilgili sorgulamaları beraberinde getirir.
Eğer sinema gereksinimini, kültür zenginliğini ve de Afrika'nın kendi kökleriyle ilgili bağlarını yansıtmayı iyi bilen birisi varsa, bu da Souleymane Cissé'dir.
Hassouna Mansouri
Sovyetler Birliği'nin başkenti Moskova'ya gidip kazandığı bursla sinema eğitimi aldıktan sonra ilk uzun metraj filmi olan Den Muso (Genç Kız, 1975) ile sinemaya merhaba diyen yönetmen Souleymane Cissé, genç ve sağır olan bir kızın başından geçenleri hicivle anlatır. Cissé'ye göre Mali'de kadınların sözleri geçmez ve bundan dolayı da bu filmi Mali'nin kendi içindeki sancısına yönlendirir ve karakterini sağırlaştırır. Filmi sansürlense de ataerkil ve geleneklerine bağlı bir yapıyı estetik bir dille anlatmayı seçer. Bir mühendisle bir işçinin etrafında şekillenen ve de birlik olarak direnişi temsil eden Baara (İş, 1978) Cissé’nin sinematografik ve Afrika taban kuvvetinin güçlü çalışmalarından birisidir. Souleymane Cissé'nin iş, halk, ekmek döngüsünde -hak-kı arayışı nacizanedir.
Yönetmenin 80 kuşağına girerken özde kişiselmiş gibi duran ama genele yayılan çalışmaları iyice sıyrılmaya başlayacaktır. Bâ ile Batrou'nun –batının Romeo ve Juliet yakıştırması– rüzgârda karşılaşmalarıyla biçim bulan ve de iki zıt karakterin güç, gelenek, kök anlam derinliğinde anlatısı olan Finye (Rüzgâr, 1982), yönetmenin belki de en güzel filmi olan Yeelen (Işık, 1987) çalışmasından önce bir kültür çatışması filmi olacaktı. Yeelen ile Cannes'daki ivmesi yükselmiş, etnoloji ve ırk metinli çalışması Waati (Zaman, 1995) ve milenyumun ilk on yıllık dilimindeki son filmi ve aile hikâyesi, poligami çerçevesindeki öyküsü Min Ye (Bana kim olduğunu söyle, 2009) ile sinematografisini güçlendirmeye gitmiştir. Souleymane Cissé, sinemanın kıta Afrikası'nın gelişiminde tetikleyici bir unsur olduğunu düşünerek ve yıllarca Afrikalı olmayanların sömürerek yok etmeye çalıştıkları geleneksellerini işleyerek filmlerini çeker. Kendisi batının taklitçi sinemacılarına karşı olup sosyal ve politik temaları harmanlar. Hayatın gizemini bulma arayışını hiçbir zaman bırakmayan Cissé, süregelen yaşamları ve sosyal gerçekçiliğinden asla taviz vermez. Olgunluğunu Bambara kültüründen, Mali'den, yoksunluğa itilmiş çocuklar ve gençlerden alır.
Souleymane Cissé belirli bir olgunluğun, evrenin görkemli penceresine açılan tutkulu bir hassasiyetin, sinemanın büyüklüğünün ve zarafetin bir kanıtıdır. Sancılı ve kalıcı sorgulamalarında militan yapının bağlarını çözebilmiş, Afrikalı olmaktan vazgeçmeyerek evrensel bir konuma yükselebilmiştir.
Hedi Khelil
Epilogue
Finye, birbirini seven iki gencin öyküsünü işler. Bu iki gencin aileleri taban tabana zıttır. Bâ, köy geleneğiyle büyümüştür, Batrou'ysa politik iktidara yakın bir ailenin kızıdır. Bâ ile Batrou Souleymane Cissé'nin kamerasında yaşayan Mali halkını temsil eder. Mali'deki militer kanat ile halkın arasındaki diyalog bu sevginin ardılını konumlar. Elbetteki Cissé’nin işleme niyetinde olduğu konu sadece Mali'yi değil, diğer Afrika ülkelerini de kapsar. Bir tarafta modernizm, diğer taraftaysa geleneklerine bağlı bir yapı ve kültürel çatışma. Sosyal gerçekçilik burada Bâ'nın ailesiyse iyice derinleşir. Mistik –daha çok metafizik– hissiyat ve Bâ'nın dedesinin atalarının ruhlarına olan bağlılığı ve köy tabusu şerh düşülmüş bir nokta ve de toplumun içindeki baskın Bambara kültürü bu gerçekçiliği Avrupai toplumsal gerçekçilikten kurtarır. Zira Finye'de bu unsurlar daha çok Bambara kültür öğeleriyle verilir. Souleymane Cissé, iki karakterini rüzgârda karşılaştırarak ve bir olmaktan kitleye doğru giderek totaliter ve militer kanadı pejoratif bir dille anlatır.
Siyasi ve askeri bir gerilimin sürdüğü bir dönemde, Mali halkı geleceklerinden ümitlerini kestiklerinde Finye'yi çektim. Bense gelecekten ümitliydim. Öyle ki Finye büyük bir beğeni kazandı. Zira, kimsenin söylemeye cesaret edemediklerini anlatıyordu.
Souleymane Cissé
Karakterlerini naif bir dille ve sularla yıkarken, onların asıllarını asla yok etmez Cissé. Bu, içerden dışa, Afrikaanca bir dışavurum olup, Mali’nin kültür geçmişlerinin izlerini pasifleştirmeye itmez, aksine onun güç karşısındaki savaşını daimler. Souleymane Cissé yaşamı boyunca kendi kültürünün batı karşısındaki mücadelesini güçlü sinemasıyla, Finye'sindeki alt kültür gönderimleriyle sundu ve başardı. Finye'deki en önemli sahne –üzerinden yıllar geçse de– Bâ’nın dedesiyle askeri kanadın yüzleştiği andır. Cissé, silahları istemez kendi ülkesinde, kurşun seslerini öldürür o an, onu yurdundan kovar ve sinemasının kara kıta Afrikası'nda post-kolonyal izlerini siler. Finye'yi toprağa dönüştürür ve toprak kendi filizlerini verir, yavaşça ve sabırla.
Yeelen.
Kasım 2012.
Kasım 2012.