Her olayın ve her güç ilişkisinin ardında Nietzsche etki ve tepkiyi ortaya koyar ve etkili ve tepkili yönünü yani gücün etolojik niteliğini ya da güç iradesinin birleşme değerini belirtir. Bu nedenle Nietzsche filozof ve sanatçıyı tıpkı bir fizyolog ve hekim olarak düşünür. Filozof, sanatçı "Nietzsche'ye özgü bir şekilde" yorum yaparlar, yani güçlerle ilişki kurar ve onlara bir "anlam" değil, "anlatım" kazandırırlar, ama onların biçimlerini, etkilerini biçimlendirdikleri yeni bir ilişkiyle özdek bağlamında birleştirerek değiştirirler. Bu bakış açısından yorumlamak bir güç ilişkisini geliştirmektir. Proust'un ilk uyarlamasından ikincisine, Deleuze, Nietzsche ile yorumun sözcük bilgisini koruyordu ama bunu bir tür belirtibilimi veya güç tipolojisi gibi ele alıyordu. "Düşünmek daima yorum yapmaktır, yani açıklamak, geliştirmek, açmak, bir göstergenin çevirisini yapmaktır" diye yazıyordu 1964'te ama 1967'de aslında Nietzsche'de görülen bir kararsızlığa göre yorum, özümsemenin yaşamsal biçimine ulaşmak için azar azar çevirinin filolojik biçimini benimsiyor. Özümseme veya besleme anlamında yorum, güçlerin göğüs göğse mücadelesine başvurur – güç diğerleriyle yetkiyi değiştirebilecek, devredilebilir yeni bir ilişki kurabilen, elde eden bir güçtür burada. Böylece belirtibilim yorumu gizli anlamın yorum bilgisinden söker ve sadece var olan güçlerin betimleyici bir listesine girişir.
Güç felsefesi bu nedenle göstergebilim ve yetki etolojisi arasında bölünür: böyle belirli göstergeler hakkında bunların hangi güç durumuna başvurdukları, hangi yetki değişimlerini ortaya koydukları sorulur. Her güç ilişkisi, olgu, örgütler, toplum, bilinç, var olan nesne durumu böylece bir tipleme, söz konusu yaşam biçimlerinin eleştirel bir incelemesinin taslağı yapan, yetkisi hakkındaki soruya borçlu olur. Yetki iradesi, var olan güçlerin ayrıştırıcı ilişkisini gösterir ve Nietzsche'yi etkili ve tepkili güçlerin tipolojisini yapmaya götüren olumlu ya da olumsuz güçlerin canlılıklarıyla kendini ifade eder. Göstergebilim, belirti olarak güçlerin durumuna gönderme yapar ve yetkisinin varlık bilimini içine alır: özellikle kendisi bir yetki değişimi tanıyan gösterge herhangi bir güç ilişkisini içerir. O zaman Nietzsche gücün farklı biçimlerini ayrıştırabilir ve söz konusu güçler, etkiler, davranışlar ve tepkiler gereğince toplumtarihsel biçimlerin taslağını yapabilir. Buradan anlaşılıyor ki belirtibilimi, harekete geçirdikleri yaşam biçimleri gereğince toplumsal ürünleri ve eylemleri değerlendiren bir toplumbilim, siyaset ve bir göstergeler edinimini içine alır. İşte bu yüzden Deleuze Nietzsche'den sanatın bu belirtibilimsel yeteneğini yeniden alır ve anlamlandırmanın yorumunu güçlerin deneyimiyle değiştirir. Deneyimlenen sanatı zorunlu kılmak, öncüler hakkında bir yüzyıllık yumuşatılmış klişe olan gerçeküstücü buyuruyu bir kez daha reddetmekten ibaret değildir.
Deleuze, yazını bir hekim gibi düşünür. Mazoşizm için Sacher-Masoch, eşcinsellik için Proust, yoldan çıkma için Klossowski, şizofreni için Artaud, bürokrasi için Kafka: onların yazıları bir güç tipinin duyarlı sismografı gibidir ki bu yazılar olmaksızın duyarlık eşiği aşılamaz. Bu yüzden sanat duyum mantığıyla belirtibilimsel tıp eğilimini birleştirir. Eğer sanatın erdemi göstergeleri belirlemekten, elde etmekten, duyarlılaştırmaktan ibaretse, sanat felsefesi bunun tipolojisini yapar, açık ve değişken bir liste içerisinde gösterge ve imgeleri değerlendirir.
Demek ki sanat felsefesi güçler ve göstergeler düzleminde anlaşılması gereken bir göstergebilgisinden oluşmaktadır. 1964’te Deleuze şöyle yazar: "Proust’un sorununun genelde göstergeler sorunu olduğu ve göstergelerin farklı dünyalar kurduğu, dünyevi boş göstergeler, aşkla ilgili yalan göstergeler, özdeksel duyarlı göstergeler ve son olarak temel sanat göstergeleri, bize bahşedilsin istiyoruz sadece". Öyleyse söz konusu olan güçler değil, göstergelerdir ve Deleuze, göstergelerin aynı yapıda olmayan farklı dünyalarda bir arada var olduklarını vurgular. Dünyayla ilgili göstergeler, aşk ve kıskançlıkla ilgili göstergeler, duyarlılık göstergeleri, sanat göstergeleri: göstergeler dizgesinin veya düzeninin bu zorunlu çokluğu tek bir dilbilim ya da anlamlandırma ölçüsüne indirgenemez. Ritimler için olduğu gibi göstergeler için de "onları birleştirecek üstün bir biçim tarafından açıklama" aranamaz ve onları kuracak "bir kesite", düzenli olsun ya da olmasın götürülemezler. Sanat göstergeleri geleceğe yönelik aykırılıklarını, bölünmüş düzensizliklerini korurlar. Böylece sanat "evrenin belirtibilimi" hâlini alır ve Deleuze farklı, dünyevi dış görünüşle, aşk göstergeleriyle duyarlı karşılaşmayla ve sanat göstergeleriyle çevrelenmiş dizgeleri ayrıntılandırır. 1964'te Deleuze bu ayrık dünyaları sıradan deneyimden sanata giden yeni Platoncu yörünge etrafında ilişkilendirmek için öz kavramını kullanır, 1970 ve daha sonra 1976 yılındaki versiyonlar bölümün birleştirilemeyen niteliğini, belirgin çokluklarını ve alt edilemez benzersizliklerini koruyan göstergeleri oluşturan farklılığı üstlenirler. Yapıt kişisiz bir deney işlevi yüklenir ve gösterge çeşitlerini sayarak güçleri belirler ve ele geçirir.
Dış görünüş bilgisinin tıpla ilgili olduğunu söylemek ve göstergelerin tanılanmasının bir kliniğe eşdeğer olduğunu göstermek yetersizdir. Bu kliniğin neden etik ve ontolojik bir güç etolojisi geliştirdiğini de açıklamak gerekir. Sanat bundan iyi ve kötünün törebilimini oluşturur ve güç ilişkilerinin etolojisini veya etiğini ele alır. Bu güç elde etme aynı zamanda göstergebilgisine, belirtibilimine ve etiğe olanak tanır.
Deleuze, Gilles – Proust et Les Signes [Proust ve Göstergeler]
Deleuze, Gilles – Deux régimes de fous, Textes et Entretiens [İki Delilik Rejimi, Metinler ve Söyleşiler]
Deleuze, Gilles – Pourparlers [Müzakereler]
Deleuze, Gilles – L'Ile Deserte et Autres Textes [Issız Ada ve Diğer Metinler]
Sauvagnargues, Anne – Deleuze et l'Art [Deleuze ve Sanat, Fr. Çev.: Doç. Dr. Nurten Sarıca]
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder