13 Ekim 2019

Amir Naderi — Davandeh, Koşucu

Amiro (Majid Niroumand)


Davandeh, Amir Naderi'nin 1985 yılı yapımı filmi. Naderi'nin Amiro'nun yaşantısına odaklı bu öykülemesiyle İran'dan dünyaya açılan bir kapı görüyoruz. Filmin, çocuklardan hareketle, potansiyel eylem diyebileceğimiz kavramın altını çizdiği gerçeğini, küçük umutların giderek nasıl da büyüdüğünü anlatıyor. Doğallığın ön planda olduğu, gösterişin yer almadığı, tozlu yaşantıların sıkıntılı ve azimli öyküsü, güzellemesi Davandeh (Koşucu).

Amiro'nun denizden şişe toplayarak hayata tutunuşunun mührü, kaldığı metruk geminin bir odasında topladığı dergilerle kendi dünyası var Davandeh'de. Amiro'ya göre yaşadığı bu hayat, istenilmeyen bir hayat. Kendisi sürekli kaçmak, uçakla uzaklara gitmek, bu hayatın kalıntılarını yok etmek istiyor. Güçlü bir çocuk Amiro. Kalbi oldukça büyük. Naderi, çocuğun gözünden insanın fıtratını tasvirliyor bir bakıma. Ne yeri ne de bir yurdu var Amiro’nun. Metruk sokaklarda metruk bir çocuk. Koşuyor, arkadaşlarıyla denizden şişe toplayıp, sonra onları satıp hayata tutunuyor. Limana gelen gemilerden atılan boş şişeleri almak zorunda, yemek zorunda, yaşamaya devam etmeli Amiro. Kavga dolu bir yaşam, çocuklar da hayatın tokadını tatmış, biliyorlar ki zayıf olan her zaman mağlup olur. Amiro, ne kadar şişe toplarsa o derece karnı doyacak, uçak dergileri alacak ve biriktirecek onları. Naderi, Amiro'yu baş karakter olarak bize sunarken, bizim Amiro’ya empati kurmamıza vesile oluyor. Deniz uzaklara uzanıyor, Amiro bağırıyor, sesini duyan yok. Çünkü hayatında kimse yok Amiro’nun. Tek başınalığı yenmek zorunda insan. 

Bir çocuk uzaklara gitmek istiyorsa, kendi derinliklerinde bulantıları vardır, sancıları. Amiro, özgürlüğün zaferini tatmak istemekle, bizim ona yüklediğimiz mana ile kendisinin adımları arasında gidip geliyor. Büyümenin filizleri, emeğin tohumları, hüznün kelimeleri. Dağınıklığı, kalbiyle zıtlık içinde. Maddi manada sahiplenme içinde değil Amiro, direnci duruyor. Soğuk su satarken para vermeyip bisikletiyle kaçan adamın peşinden durmaksızın koşarken o, biz de koşuyoruz. Amiro, sıcağın altında emeğinin karşılığını almak zorunda. Boşa bir yaşam değil bu. Adam, istediği yere kadar bisikletiyle gitsin. Amiro, vazgeçmeyecek. Sürekli koşacak, koşmalı, koşmalı ki gün geldiğinde kendi kalbindekilerini avuçlayabilsin. Naderi bu noktada insanın ahlaki değerlerini birbiriyle zıtlık içinde sunarken, iyi ve güzel olanın kutsal zaferini de vurgular. Bütün karakterlerin özünde iyi bir insani niyet taşıdığının, köklerin aranılışının, ahlaki değerlerin kötüye, kötü olana boyun eğmeyeceğinin tablosunu çizer. 

Birinci olan o. Trene ilk o ulaştı. Neden koşmaya devam ettin?
Amiro: Daha ne kadar koşabileceğimi merak ettim.


Özgürlüğün Sancıları. Amiro'nun kalbinin büyüklüğünün ardında hüzünlü bir geçmiş yatıyor. Naderi, İran'ın sıcaklığında bizi üşütüyor. Amiro, dergi topluyor, biriktiriyor, bakıyor ama okuma yazması yok. Uçak resimleriyle, dergi resimleriyle mutlu oluyor. Onları saklıyor. İnsan kendi mükemmelliğinin aralığında bir noktayla baş başa kalıyor. Naderi, bu bağlamda Davandeh’de duyguların keskinliğine dikkat çeker. Hakikati gizlemez. Sahiller, bütün bu yaşananları tarihe gömüyor. Deniz yine suskun, şişeler artık yok. Amiro'nun kendine isyanı var, kendine kızıyor. Deniz kıyısında bağırıyor, kalbi acıyor, yırttığı sayfalar kalbindeki bir boşluktan doğuyor. Bu mutlak yolculuğu yarıda bırakmamalı Amiro, direnecek. Çocuk figürü, bütün temizliğiyle yatıyor. Koştukları tren rayları gibi hayatları aslında. Hepsi koşuyor, kendi içlerindeki yarış, hayatın kendi yarışı. Kimi düşüyor, kimi yoruluyor, kimi nefessiz kalıyor. Mukaddes zafer yakın. 

Amir Naderi, Davandeh'de insanı anlatırken, limitleri zorlar. İnsanın kendi içindeki salt limitini indirgemez, onu standartlaşmış bir kalıba sokmaktan çekinir. Saf hâlin güzelliğini resmeder ve sunar. Gemiden atılanlar, kapitalistlerin yıllarca tükettiğiyle orantılıdır. Naderi, merkeze inerken bize Amiro prototipini verir. Amiro, İran'ın kalbidir. Kendinden uzaklaşıp kendine yaklaşan Amiro. Gökyüzü ve deniz, uçsuz bucaktır Amiro'ya göre. O kendi bağımsızlığını bu şekilde ilan eder. Çocuk, fıtratının verdiğiyledir. İçindekini öldürmez, onu azimle büyütür. Koşarken, hayatın çetin yükünü sırtlar, soğukluğu elinde taşır, üşür ama yine de bırakmaz savaşı. Meydanda çok insan var ve savaş devam ediyor. Kurulan bu düzen yangın yeri, her yer yanıyor. Buzlar eriyor, su olup zerrelere karışıyor. 

Ufuk, insanın uyumunu tamamlar. Oraya bakışlar, derinlere götürür. Amiro, ufukta kaybolup gitmek ve kendi çözümünü tamamlamak istiyor. Harfler, ona yeni bir yol olacak, önceden gördüğünü artık başka bir gözle fark edecek. Kendine en güzel harfleri seçecek Amiro. Onları biriktirip, denize uzanacak. Mukaddesatını muhafaza edip, onun bozulmasına fırsat vermeyecek. Kuvvetin manasını idrak etmiş durumda. Naderi, insanın hissiyatından hareketle, yollardaki koşuşu, hayatın meşgaleleri arasında bağımsız bir özgürlük, emek işçisinin kalbine duhul ediyor ve güzeli anlatıyor Davandeh'de. Kirli elbiseler değildir insanı kötü kılan. Üzerindekiler ona yapışık kalsa da onu görmüyor insan, Davandeh seyrin dilini, mükemmelliğiyle noktalıyor. Daimiliğin kesinliliği gizli Naderi'nin Davandeh'sinde. Köşedeki yaşantıların, umudun beslenişinin, hüznün ve savaşın renkli ama tozlu bir haritası ele alınıyor. İnsan özgürlüğe kanat açıyor, gökyüzü susuyor, deniz bütün çocukları bağrına basıyor. Amir Naderi. Wim Wenders. Der himmel über Berlin. Çocuk, çocukken çocuk olduğunu bilmezdi. Her şey yaşam doluydu. Ve tüm yaşam birdir. Sonra koşmaya başlardı. 

Elif, be, pe, te, se, cim, çe...

Mart 2012

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

2011–2024 idea, schola, zâhir âlem