Çekoslovakya'nın soğuk dönemdeki sancılı ve çarpıcı kısa filmlerinden birisi Ruka. -Aynı zamanda kuklacı olan- Jiri Trnka'nın totalitarizmin muhtelif biçimlerini protest bir dille hicve alan bir dönem yapıtı olma özelliğiyle -özgürlük, kriz ve sınırı aşma çerçevesinde- canlandırma sinemasının güzide örneklerindendir.
Kapalı toplumların yaşayışlarındaki hareketlilik bir çarkın devinimiyle sabittir. İnsan baskıcı, totaliter sistemin gölgesinde büyürken içindekini kendi sanatıyla dışa vurur. Bunu yaparken de nesneye, tabiata bir canlandırma katarak canlı-eylem oluşturur. Dönemin -özellikle 60'lar- karanlık yüzü, toplumun alt tabakasını eliyle kontrol ederken elit tabakayla da -bir şekilde- sindirme, potada eritme işlemlerine tabi tutulmuş, kendine uymayanı rafa kaldırmıştır. Tek güç, iktidar arzusu muhalif sesleri kısmayı kendine bir ilke edinmiştir. Tepelerin sonsuz isteği aşağıdakilerden daha üstündür: o isteyebilir, o manayı şekillendirebilir, kitleleri bir tren vagonuna sıkıştırabilir. Bu iş giderek harcıâlemleşir.
Çekoslovakya, 60 buhranını en derinde yaşayan coğrafyalardandı. Rejim, halkı kendi gerçekliğiyle yüzleştirmiş; sanatı, edebiyatı ve yaşamı tasniflere sığmayacak bir mizaçla buluşturmaya itmiştir. Sanatçı, baskının olduğu yerde bir üst-dili heybesine almış, eserlerinde alegorik bir dille taşlamıştır.
Eşyaya yeni bir mana ve eylem paralelinde gelişen Çek sinema grameri, canlandırma sinemasından neşvünema buluyordu. Dönem araştırmalarında sivrilen Jan Svankmajer, Jiri Menzel, Jiri Barta gibi ustaların öncülü Jiri Trnka, demir perde arkasındaki güneşi arzuluyordu: Onun Ruka'sı (El, 1966) sadece çekildiği zamanın bir yapıtı değil, aynı zamanda yıllar sonrasının taşlayıcı ve sert temsillerinden biri olacaktı. Çiçek saksıları yapan bir çömlekçi bir kuklaya verdiği kişilik ve destalinist gömleğiyle eli ötekileştiriyor, bozma ile bütün bir sistemi yekpare reddediyor, hicvediyordu. Çömlekçinin evi, yaşayan Çekoslovak halkını tasvirlerken, onların eylemlerini sabite indirgemiş ve minimal bir yaşam prototipi olarak sunar, Prag ya da Bratislava'nın meçhul bir sokağında hülyası kaybolmuş olarak. Dışarıdaki ses kuklayı korkutur, ansız tehlikelerse tektip tirancı arzunun terörüne işaret eder. Paramiliter karakterden yoksun çömlekçinin üsttekine savaşı sürer. Jiri Trnka'nın kuklaya verdiği hareketle bizim ona yüklediğimiz potansiyel mizaç arasında ince bir çizgide yer alır. Biz, El'i sevemiyoruz, çünkü El, rahatsız edici, huzur bozucu ve mükemmel derecede çetin. Trnka, kuklayı bize yakından sabitliyor. El'in aslı ürpertici. Çömlekçi kuklanın yönettiği dekor, daha prestijli ve imajlı. El ise, daha aldatıcı ve bozulmadan yana.
Ruka, canlandırılmış eşyanın tabiatını gönderimleriyle muhafaza eder. Anlamsız-saçma, Çek sürrealizminin mihenk taşı olan Jan Svankmajer'in modern çağ hicvi Moznosti dialogu (Diyaloğun Boyutları), Bunuel'vâri, Fellinici atıflarıyla yok edilen dünyaya ağıt Zanikly svet rukavic (Eldivenlerin Yok Edilmiş Dünyası) yıllar sonra dahi Ruka'yı onaylayacak, Prag Baharı geride kalacaktı. Çömlekçi kukla, Çek halkının en küçük noktası olmasının dışında yaşantısı gelgitlerle dolu ve özneye yüklenen anlamla birliktedir. İkinci özne olan El, ona göre biraz daha sıkı, tepeden ve despot. Alegorinin yap-boz düalitesindeki bağı etkileyici. Kukla, kurtulamayacağını bildiği gerçeğe bir şekilde bağışıklık kazanmaya başlıyor. Onu buna zorlayan güç ve prestijse militer ikliminde boğmaya çalışıyor, ipleri eline alıp küstahça bir iktidar olma arzusunu yineliyor.
Trnka, totalitarizmin tüm biçimlerini eleştirirken asıl özneyi canlı-eylemde daha dingin kılıyor. Suretin El'deki sınırları, olaylara ve tabakalara baskısı şedit. Eşyanın manası etkileyici hareketten yararlanıp zihinlerde yankı bulurken yönetmen sessiz filmini bir manifestoya dönüştürüyor.
İzmir, Ekim 2012
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder