Ivanovo Detstvo, 1962 yılı Sovyetler Birliği yapımı ve Andrei Tarkovsky'e 1962 Venedik Film Festivali'nde Altın Aslan Ödülü'nü getiren ve uluslararası üne kavuşmasını sağlayan bir film. Film, Tarkovsky'nin ilk uzun metrajlı yapıtı.
Ivanovo Detstvo [Ivan's Childhood – Ivan'ın Çocukluğu] genç bir keşif erinin öyküsünü ele alıyor. Tarkovsky'nin Ivan'ı ilk dönem filmlerinden biri olup, Nostalghia, Stalker, Offret ya da Zerkalo gibi yapımlardan kendi sinemasal diliyle ayrılır. Ivan, savaşta annesini ve kız kardeşini kaybetmiş ve de dolayısıyla içindeki intikam alma duygusuyla bir çocuk olup savaştaki çizgisini belli eder. Tarkovsky'nin savaş ile bir çok yere gittiği bu filmde aslında aksiyon yoktur. Yani biz ne bir savaş manzarası görüyoruz, ne de birbirlerini öldüren askerler. Perde dışı sesler, fizikselin gerçeklikle algılanıp bir sanrıya dönüştüğü nettir Ivanovo Detstvo'da. Tarkovsky, harap edilmiş manzaralarla, işitsel ve görsel sunumlarla ekspresyonist bir üslup ele alır. Zihinsel gerçekliği öne sürerek revizyon yapar.
Tarkovsky, zıt yönde iki boyutlu ilerler. Birincisi, Ivan'ın hayal dünyası. Renkli, temiz, oldukça canlı, tabiat güzellikleri, kirlenmemiş ve masumiyet ile dolu bir dünya. İkincisi, Ivan'ın gerçek dünyası. Karanlık, oldukça kirli, harap olmuş manzaralar, gölgeli ve intikam duygularından oluşan bir dünya. Tarkovsky bunu keskin karşıtlıkları sunmak için kullanır. Ivan'ın Tarkovsky sunumunda özgün bir yeri olduğunu söylemeliyiz. Diğer dönem filmlerinin evveliyatına indiğimizde Albert Lamorisse’in 1956 yılı yapımı Kırmızı Balon'u aklımızda örnek teşkil edebilir. Le Ballon Rouge'daki karakterimiz ile Ivanovo Detstvo'daki genç keşif erimiz arasında pozisyon olarak bir fark yoktur. Çünkü, ikisi de çocuk/genç figürünün perdede giderek itibarlı bir duruşu olduğunun altını çizer. Ezilen değil, giderek güç kazanan ve anlam derinliğini güçlendiren bir tarzda yol alındığına işaret eder.
Savaş ile yok olan bir çocukluk. Ivan'ın Tarkovsky'nin ellerinde yoğrulup bize savaşların ötesinde yatan drama sürüklediği görülebilir. Tarkovsky, revizyonist savaş alegorisiyle siyasalın ötesindeki zihinsel gerçekçiliği açığa çıkarır. Nostalghia'yı, Stalker'ı bir kenara koyarsak özellikle Offret'in bütününe nüfuz eden anlam ile eylemin arasındaki rüya geçişi Ivan'da sekmeler hâlindedir. Offret, rüya ile gücü, muğlağı, rasyonalizmi, gizemi, aklın sınırını yoklarken, Ivan özsel gerçekliği sinematografik açıdan yansıtmayı başarır. Ivan'ın Çocukluğu’ndaki rüyalar dış dünyadan kolayca ayırt edilebilirken, ismini zikrettiğimiz bu yapımlarda ayrımın yapılması oldukça zordur. Burada Tarkovsky'nin kuvvet – mana potansiyelini derin kullanışı yatar.
Eisenstein'ın kurgulama tekniği Tarkovsky'de geleneksel diye addedebileceğimiz çözümleme ile taban tabana zıttır. Tarkovsky'nin Ivan'ı biraz da tüm bu sinematografik kurgu ve ögelere bir protest dil oluşturur. Ivan'ın Çocukluğu, bu açıdan ses – görüntü – diyalog – mekan gibi unsurlara sıkışıp kalmayan, simgecilik ile uğraşmayan bir yapım. Tarkovsky'nin Ivan'ına ve diğer yapıtlarına bakarken anlamadan ziyade yaşamanın üzerinde durulması önemlidir. Çünkü Tarkovsky bunu ifade eder. "Beni anlamaya çalışmadan önce yaşamanız gerekli" şeklinde bir disiplin dememiz mümkündür. Ivan'ın Çocukluğu, kendi kendini servis eden, benzersiz bir yapım. Hakikat eşiği ile derdi var.
Sosyalist Gerçekçiliği reddedip kendisiyle yol alan Tarkovsky, Ivan'ı bir araç olarak değil amaç olarak görür. Tarkovsky 30 yaşındayken SSCB'de bu filmi çekti. Ivan ile gittiği, savaşın kendi trajedisinin zihinlerdeki arayışı. Genç keşif eri üzerinden savaşın yıkıp geçiciliğinin üstünü örtmeyerek sanrı – zihin yoklaması bağıntısıyla kompozisyon oluşturur Tarkovsky. Ivan'ın Çocukluğu'nda yönlendirme yapmaz, izleyicisini kurtarmayı amaçlar. Ivan'a yüklediğimiz anlam ile Ivan'ın iki dünyası arasındaki köprümüz tamamıyla bir sentez. Kurtardığı izleyici olay örgüsünü ve bütünlüğünü bir kurgu olarak göremez. Zihne işlenen bütünselliğin izleri, yoklamalardan önceki bir duraktır Ivan'da.
Ivan'ın Çocukluğu'nun siyah beyazlığı, karanlığı, bertaraf edilmişliği özdeki parçaların birer parçası. Siyah beyaz olarak çekilen film, tarihsel ve ulusal ortak kökleri açığa çıkarıyor. Sovyet Sineması ve Dünya Sineması'nın kilometre taşlarından biri olan Tarkovsky ve Sineması belleğin sınırlarını zorlar Ivan'da da. Etkileyici hareket, algı üzerine gerilen ipler, gerçekçiliğin betimlenişi ve sunumu, süredizimsel devinim çarkıyla, Ivan'ın o gri denizlerin üzerine doğru koşuşturuşunun canlılığıyla devam eder. Tarkovsky, her zaman bir rüyadan daha fazlasını gider. Ivan, öz-tepkisel bir imajdır. Keder, masumiyet, savaş, öfke ve intikam duygusunun hayatın başında insan ve fıtratına neler yapacağını, hangi çemberlerden geçeceğini ve de kendi öz gerçekliğinin hayatın bu karanlığında, gölgesinde nasıl da canlılığa, aydınlığa dönüşebileceğinin soruları soruluyor, bir öteki aranıyor Ivan'da. Hiçbir zaman gösterişe kaçılmıyor. Salt aklın süzgeciyle imaginatif olana eğiniliyor. Ivan'ın Çocukluğu, Tarkovsky Sineması'nın bir yapı taşı, onun temellerini sağlamlaştıran ve de Tarkovsky'nin sonradan kendisiyle anılacak olan Stalker'ına, Nostalghia'sına ve de diğer eşsiz yapıtlarına Sovyetler'in derinlerinden seslenen ve farklı dönem çizgisiyle bir milat. Gölge işçisi Tarkovsky, siyah beyazdan daha fazlasını sunuyor Ivan'ıyla. Kim bilebilir, bütün kediler şahitlik eder gölgelere ve ölülere.
Asıldı, kurşuna dizildi, asıldı, kurşuna dizildi, asıldı...
Aralık 2011
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder